top of page

Bipolar Bozukluk Tanısı Alma Süreci Başlıyor

  • Yazarın fotoğrafı: adsizbipolar
    adsizbipolar
  • 8 Kas 2024
  • 7 dakikada okunur

Bipolar tanım konduğumda resmen şok oldum. İnanamadım ve bir kaç kez tekrarlattım. Doktorum bana kendi öykümü tekrar anlatınca, belirtileri ve karşıladığım tanı kriterlerini tekrar söyleyince ikna oldum.

Doktorumun ağzından dökülenler karşısında gözlerim doldu. Tam ağlayacaktım ki bir kahkaha patlattım. Doktor neden güldüğümü sordu. Ömür boyu benimle olacak bir hastalığım olduğunu kabul etmek çok zordu. Bunca zaman anlayamamam ve bu kadar içgörümün olmayışına ise çok kızmıştım. Kendimi o kadar aptal buldum ki tek verebileceğim tepki kahkaha atmak olmuştu. Hiç fark edememiş olmama ve salaklığıma güldüğümü söyledim. O güne kadar tüm yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Kesinlikle haklıydı ama ben nasıl anlayamamıştım.

 

İnsanın içgörü sahibi olması zordur. Çoğunlukla kendi içimize karşı kör oluruz. İçgörü, terapistlerle çalışarak kazanılan bir şey, bunu kendim de tecrübe ederek tasdik etmiş oldum.

Kabul etmek çok zor. Tedavi sürecinde ilaçları bırakmak, tedaviyi sabote etme durumlarının ortaya çıkmasının nedenlerinden biri de bu olabiliyor. Bazıları iyileşemeyeceği konusunda düştüğü için tökezliyor. Hayat boyu üstünde hastalığı taşıma düşüncesini kabul etmek oldukça zor. Benim de tedaviyi reddettiğim bir dönem oldu. Bir kere sabote ettim, ilaçları kestim ve tekrar hastalandım. Tökezliyoruz, düşüyoruz ama önemli olan kalkıp yola devam etmek. Tedavi süreci düşe kalka ilerlenilen bir yolculuk.

 

İlk başta çok kızgındım. Kendime olan kızgınlığım çevremdeki insanlara yönelmişti. Hadi ben kendimi fark etmek konusunda kör olmuştum, peki etrafımdaki onca insan bunu nasıl fark edememişti. “Daha erken fark edebilseydim hayatım daha mı kolay ve güzel olurdu?” sorusunu düşünmemeye çalışıyordum.

 

Geçmişi hala tam sindirebildiğimi söyleyemem. Yanlış anlaşılma olmasın ailemi bu konu dışında tutuyorum. Aile olarak ellerinden gelenin fazlasını yaptılar. Her zaman destek oldular. Ayrıca bu konu hakkında bilgisi olmayan arkadaşlarıma da lafım yok.

Ben depresyona girdiğimde yanımda oldular. Yanlış kararlar alıp sonra tekrar düşüp pişman olduğumda arkamda durdular, teselli ettiler. Alkol problemime yardım etmeye çalıştılar. Bazen de öğüt vermeye çalıştılar ama ters tepince sabırla ve umutla beklediler. Anne baba olarak ellerinden gelenin fazlasını yaptılar. Maddi manevi hep arkamdaydılar onların haklarını ödeyemem.

 

Samimi arkadaşlarımı da suçlayamam. Onlar da bu hastalığın belirtilerini bilmek zorunda değiller. İyi arkadaşlar, kötü hissettiğinde yanında olurlar ve iyi hissettiğinde duygularını paylaşırlar.

Bizlerin iyi ve kötü gün dostluğuna ihtiyacımız ki hayatımız iyi olmakla kötü olmak arasında geçiyor.

Bu hastalığa sahip olup da uzun süreli arkadaşlıklarınız kaldıysa şanslısınız demektir. Onlar artık dostluğa dönüşmüştür. Genelde çok arkadaşınız kalmıyor. Arkadaşlarınız durumunuzu anlayamıyor. Sen halde hale geçerken değişimine ayak uyduramayıp seninle görüşmeyi bırakanlar olabiliyor.

 

Bir dönem iyi olduğunda güzel ilişki kuruyorsun, ilgili ve sosyal oluyorsun. Bu dönemde paylaşımlar ve arkadaşlık çok güzel oluyor. Hadi biraz daha yükseldin diyelim o zaman daha da eğlenceli ve enerjik oluyorsun. Etrafındaki insanlar senin yanındayken enerjiyle doluyor, yaşam enerjinle onları besliyorsun. Sonra o gün geliyor, düşüyorsun. İçine kapanıp kimseyle görüşmek istemiyorsun. Mesela ben insanlardan uzaklaşırdım ve insanları kendimden de uzaklaştırırdım. Yaşamaya enerjim yokken başka insanlarla iletişim kurmayı nasıl becerebilirdim ki... Hastayım, halim yok bahanelerine bir süre devam ederdim. Yakın hissettiklerime ruh halim pek iyi değil kusura bakma derdim.

Gençken ve depresyonda olma fikri hiç gelmezken sadece kendimi içime kapandım zannederdim. Sonraları depresif olduğumu kabul ettim ve son aşamada da depresyon yaşadığımı anlamıştım.

 

Sosyal ilişkiler açısından bu pek bir şey değiştirmiyor. İnsanlar doğal olarak seni yok yere aramayı sormayı kesen ve görüşmek istemeyen insan olarak kodluyorlar. Daha anlayışlı olanlar ise “ Bir var bir yok, karabatak gibi” şekillerde nitelendirebiliyor. Neticede sen nasıl davranırsan karşılığını o şekilde alıyorsun ve doğal olarak yalnızlaşıyorsun.

 

Benimle iletişimi sürdüren gerçek arkadaşlarım oldu yani en azından durumumu daha uzun süre dayanabilen arkadaşlar. Bu sefer de utanıp görüşmeyi ben kesiyordum. Mahcup olmak gibi. Her şey iyiyken kendi derdine düşüp görüşmüyorsun ve vefasız ya da bencil gibi bir şey oluyorsun. Bu durumda da batırdım zaten diyerek ben de görüşmeyi kesebiliyordum.

Uzun ilişkiler kurmak ve sürdürmek bizler için çok zor ve yorucu. Yalnız olsam daha az yorucu olabilir gibi bir düşünce biçimi gelişebiliyor. Ama bu pek iyi bir tercih değil. Çok yalnız kalmamalıyız. Sosyalleşmemiz ve hayata karıştığımızı hissetmemiz gerekiyor. Eğer yalnızlaşmaya devam edersek kendi bataklığımızda her çırpınışta daha fazla batarız ve sonunda kafamız da çamura gömülünce yardım çığlığımız bir kaç baloncuk olarak yukarı çıkıp patlar, o kadar... Kendi kendimize boğuluruz, kimse de duyamaz.

 

En doğrusu durumu kabul edip hastalığın konusunda insanlara açık olabilmek. Eğer bunu yapabilirsek, bahanelere sığınmadan yaşadığımız duygulanımı söyleyerek karşımızdaki kişiye, kişisel algılamamasını ifade edebiliriz.

 

Bunu bu şekilde söyleyince hayatı ne kadar kolaylaştırıcı görünüyor. Böyle ifade etmek ne kadar rahat görünüyor öyle değil mi...

Lakin kazın ayağı öyle değil, hastalığını açıklamak o kadar kolay değil. Etiketlenmeyi, ve damgalanmayı göze almak çok zor.

 

Tanım konduktan sonra dediğim gibi suçlamayı dışarı yönlendirmiştim. Kızgındım ve neye kızacağımı da bilmiyordum. Ailemi ve arkadaşlarımı suçlamıyordum. Yakınımdaki doktor, ruh sağlığı uzmanı tanıdıklarımı ve ilk gittiğim doktorları suçladım, onlara kızdım. Nasıl anlayamamışlardı, önemsememişlerdi? Belki bazı noktalara daha fazla dikkat edebilirlerdi.

 

Üniversite başında en büyük depresyonumu yaşadığımda ilk kez bir psikiyatriste gitmiştim. İlk görüşmedeki bir konuşmayı hiç unutamadım.

“aslında olaylarla mücadele edebilen güçlü davranabilen bir insandım şu anda yaşamak zor geliyor” demiştim. Doktor “Bakalım hangisi sensin” demişti.

Bir antidepresan yazdı kullanmaya başla bir ay sonra kontrole gel demişti.

İlacı kullanmaya başladım depresyondan yukarı doğru tırmanmaya başladım. Daha bir aya kalmadan hipomaniye girmiştim bile. 19 yaşlarında bir genç olarak kanım deli akmaya başlamıştı.

Artık tat alamıyorum dediğim her şey çok lezzetli geliyordu. Hemen bir grup toparladım provalara başladık tekrar sahne alacaktım. Kadınlarla aram çok iyiydi, kendime güvenim çok artmıştı. Alkol su gibi akıyor, daha az yoruluyor ve daha az uyuyordum. Hayat giderek güzelleşiyordu. Ben olumsuzluklarla mücadele edebiliyordum. Bu hale gelen 19 yaşında bir gencin zaten aklı havada. Depresyon nedir tam olarak bilmiyor, normal halini ve kendini yeni keşfediyor zaten. Antidepresan nedir bilmiyor daha önce kullanmamış. Mani hakkında ise en ufak bir fikri bile yok. Ben süperim, iyileştim tamam diyerek doktor kontrolünü ertelemesi gayet normal değil mi?

Nasıl olsa süperim, yapacak çok güzel işlerim var, iyileştim diyerek kontrolümü erteledim. Zaten bu bir sürpriz olmamalıydı.

Bir ayı geçirdikten sonra biraz daha yükseldim ve hoş geldin ya hipomani. Davranışlarımın sonuçlarını daha az düşünür olmuştum. Daha fazla içiyor ve daha dürtüsel davranıyordum. Sonunu düşünmeden yaşadığım ilişkiler artıyordu. Çok sık sahne alıyordum. Sahnede enerjimle insanları büyülüyordum. Haftanın 4-5 gecesi sahne alabilecek kadar güçlüydüm.

Geceleri uykusuz kalmaya devam ediyordum ben nereden bileyim uykunun önemini...

 

Beklenen gün geldi düşmeye başladım. Üstüne bir de çok hasta oldum. Ateşim çıkıyor ve her tarafım ağrıyordu. Yataktan çıkamayacak hale geldiğimde dahiliye polikliniğine başvurdum. O yıl kuş gribi furyası vardı. Bana kuş gribi için kullanılan güçlü ilaçlar ve sert bir antibiyotik verdi. O kadar ilaçla birlikte bir de antidepresan içmeyim diye antidepresanı kestim. İlaçların aniden kesilmemesi gerektiği bilgisi henüz bende yoktu.

Hastalığım yavaş iyileşiyordu. Yataktan çıkamıyordum, günlerce banyo yapamamıştım. Telefonumu kapatmıştım ve kimseyle görüşmüyordum. Her yerim ağrıyordu ve acı içinde kıvranıyordum. Ruhsal acı ve fiziksel acı birbirine karışmıştı. Ruhumun yanmasının acısıyla hastalığın ıstırabını ayırt edemiyordum.

Uzun sürse de iyileştim. Hala biraz halsiz ve keyifsizdim ama hayata devam etmem gerekiyordu. Derslere gitmem gerekiyordu, okulu iyice boşlamıştım. Okula gitmeye başladım hayatın ucundan tekrar tutmuştum.

 

Geriye gitme şansım olsaydı, başvurduğum ilk psikiyatriste daha dikkatli olması gerektiğini söylemek isterdim. Yapmak istediğini, gözlemlemek istediğini şimdi anlıyorum. Antidepresan kullanınca yükselip yükselmeyeceğimi görmek istiyordu. Önce depresyonumu tedavi edecekti duygulanım yükselmeye devam ederse bipolar olup olmadığıma bakacak ve bu sefer tedavinin rotasını oraya yönlendirecekti.

19 yaşında bir gencin hipomaniye girerek tedaviye gelmeme riskini gözden kaçırmıştı.

Bipolar konusunda kafasında bir soru işareti oluşmuştu, kurduğu cümleden bunu şimdi anlıyorum. “Bakalım hangisi sensin” diyerek beni salmıştı. Ona verdiğim öyküde ipuçları da vardı. Lise döneminde düşüşler ve sonra başa daha iyi hissettiğim zamanlar.

Bana bipolar riski olduğunu söyleyebilirdi. Antidepresan kullanınca eğer yükselirsem nasıl belirtiler olabileceğini ve böyle olursa mutlaka devam etmem gerektiğini anlatabilirdi. Asıl tehlikenin bu durumda başlayacağını izah edebilirdi.

 

Bu konuda dikkatli olunmadığı için bir sürü bipolar hastası ilk tedavi başvurusundan sonra ortadan kaybolup, savruluyorlar. Bu yüzden doğru tanıyı alabilmeleri çok uzun sürebiliyor.

Sonunda dikkatli bir hekim bu tanıyı yakalayıp doğru tedaviye başladığında ise hasta çok şey yitirmiş ve zaman kaybetmiş olabiliyor. Sonrasında elinden kayıp gidenlere ağlıyor, bir çok şeye geç kalmışlığın göz yaşlarını döküyor.

 

Bazı tanıdıklarıma ilk başta kızdığımı söylemiştim ya, aslında bu bir suçlu aradığım içindi. Şu anda kızmıyorum ama en azından biraz daha dikkatli olabilirlerdi. Biri bana gözlemini söyleseydi daha erken davranabilirdim.

 

Etrafımda psikolog ve psikiyatrist arkadaşlarım vardı. Hatta bir dönem psikiyatrist bir ev arkadaşım olmuştu. Tabii şunu ayırmak lazım: Hayatındaki kişi ister psikolog isterse psikiyatri hekimi olsun öncelikli rolü seninle olan sosyal rolüdür. Senin hayatında arkadaştır, eştir, ev arkadaşıdır, üniversite hocandır... Sorumluluğu ilişkin kadardır. Serzenişim “keşke” düzeyinde, yani “görselerdi iyi olurdu” düzeyinde.

 

Sadece bir tane psikiyatrist arkadaşıma kırgınım diyebilirim. Bana iki farklı konuda yardım etmek istediler ama pek takip etmediler.

Bu arkadaşlardan biriyle bir dönem ev arkadaşı olmuştuk. O dönem depresif yöne gidip geldiğim ve her akşam alkol aldığım bir zamandı. Çok da iyi değildim.

Ona sigarayı bırakmak istediğimi söyledim. Sigara kullanmakta kullanılan bir antidepresan verdi. Ağırlıklı olarak dopaminerjik sistemi etkileyen bir ilaç. İlacı kullanmaya başlayınca ben yükselmeye başladım. Kendimi daha iyi hissediyordum. Depresiflikten yükselince, hayatın güzel olabileceğini, güneşin parlaklığını, gökyüzünün rengini tekrar görebiliyordum. Hayatımda yeniden bir şeyler değişmeye başlıyordu.

 

İlk motosikletimi aldım. Hep isterdim ama ailem korktuğu için izin vermezdi. Bu sefer ertelemedim, biriktirdiğim parayla hemen aldım. Motorcu bir arkadaştan kullanmayı öğretmesini rica ettim ve bolca pratik yaparak kısa sürede sürmeyi çözdüm. Motosiklet ehliyeti aldım. Bir motosiklet grubuyla tanıştım, bazı günler birlikte sürüyorduk. Yani bir müzik grubuna dahil oldum, sahneye çıkmaya başladım.

 

Bir süre sonra enerjim daha da artmıştı. Yalnız barlara gidiyordum, içip yeni insanlarla tanışıyordum ve yeni kadınlarla. Hatta bir kadınla tango gecesine gittiğimi hatırlıyorum, tango bilmemem dışında bir sorun yoktu. Günler geçtikçe alkolün ve eğlencenin dozu da artıyordu. Geceleri eve çok geç geliyordum.

Hem enerjik hem huzursuzdum. Bazı günler daha öfkeli iken bazı günler daha taşkın olmaya başlamıştım. Tüm bunların yanında hala sigara içmeye devam ediyordum. Arkadaşım ilacı içerken sigara içmeye devam edersem bırakamayabileceğimi söyledi, birinden birini seçmeliymişim. İşte gözlemi bu kadardı. Kısa bir zamana kadar odasında her akşam içip bunalım takılan ben, bu hale gelmiştim ve tek görebildiği sigarayı bırakamamış olmamdı. İlacı kestim ve sonrası tekrar düşüş.

Dediğim gibi çok şey beklemiyorum ama değişikliği biraz fark edebilirdi.

 

Dışarıdan zor fark edilmesinin başka bir nedeni daha olabilir. Ruh halimi gizlemeyi iyi öğrenmiştim. Depresif gibi durmama ve normalmiş gibi davranma konusunda ustalaşmıştım.

Gençliğimin erken zamanlarından beri duygudurum dalgalanması yaşayınca insan idare etmeyi öğrenmek zorunda kalıyor.

İnsanlar senin kötü hissetmeni bir yere kadar tolere edebiliyor. İyice dibe çökene kadar olan uzun depresif dönemlerde bunu biraz olsun gizleyebiliyordum.

Hiçbir şey yapamayacak kadar düştüğümde ise hastalıkların arkasına saklanmak zorunda kalıyordum. Zaten başlarda durumumu bilmediğim için kendimi biraz daha melankolik bir tip olarak tanımlıyordum.

Bu kadar sık depresyona girmeyi de bir şekilde kendine yakıştıramıyordun belli bir süre sonra. Çevrenin sevenlerinin söylediği şeyi kendine söylemeye başlıyorsun: “Biraz güçlü ol!”

Her düşüşün kalkışında ise o arada kaybettiklerini, açılan arayı telafi etmeyi öğreniyorsun. Yani telafi edilemiyor ama ipin ucunu tekrar yakalamaya çalışıyorsun. Devamsızlıktan kalmanın eşiğinde olduğun dersin hocasıyla gidip konuşmak, onlara karşı sorumluluğunu yerine getiremediğin ailenin gönlünü almak gibi şeyleri yapmak zorunda kalıyorsun.

Comments


© 2024 Adsız Bipolar / Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitedeki bilgiler yayın sahibinden izni dışında ve referans gösterilmeden alıntılanamaz. 

Yasal Uyarı: İşbu tanıtıcı site içerisinde yer alan herhangi bir bilgi tedavi amacı taşımamaktadır. Verilen bilgi ve hizmetler internet kullanıcısını bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir. Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka bir doktor tarafından yapılması gereken son derece ciddi bir işlemdir. Her türlü hastalık ve tedavi gerektiren sorunlarınız için lütfen önce doktorunuza danışınız.

bottom of page